samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Kore Tarihi Çarş. Tem. 02, 2008 9:29 am | |
| Aşağı yukarı 4000 yıllık bir geçmişe sahip olan Koreliler, Kore Yarımadasındaki pek verimli olmayan topraklara bağlanmış bir kitle olup; Çinli, Mançuryalı ve Japonlardan farklıdırlar. Eski Çin’den aldıkları medeniyet esaslarını Japonya’ya aktarmışlar, hiçbir zaman barıştan ayrılmadıkları halde, coğrafi konumları itibariyle ve arada bir geçit, bir tampon bölge üzerinde yaşamaları nedeniyle, arzu ettikleri devamlı barışa hiçbir zaman kavuşamamışlardır. Kore tarihi tıpkı kıtanın diğer ucunda bulunan ve Asya, Avrupa, Afrika kıtaları arasında bir köprü durumundaki Anadolu Yarımadası gibi yabancı istilalarla doludur. Kore yarımadası Asya’ya geçmek isteyenler için bir “Köprübaşı” olabildiği gibi,Japon Adalarına geçmek isteyenler için de bir sıçrama taşı olabilir. Stratejik açıdan; Japonlar, Kore Yarımadasını daima kalplerine dayanmış bir hançer olarak görmüş ve Kore’ye Japon İmparatorluğunun doğal bir parçası ve Asya’da bir iskelesi gözüyle bakmışlardır. Bu nedenlerle Jeopolitik açıdan, Uzak Doğuya hakim olmayı milli menfaatleri nedeni arzu eden güçlerin yöneticileri; daima Kore’yi kendi kontrolleri altına almayı istemişlerdir ve isteyeceklerdir. Kore, önce yakın komşuları Çin ve Japonya, daha sonra on dokuzuncu yy.ın ikinci yarısında Çarlık Rusyasının da Uzak Doğuda yer almasından sonra, Çin, Japonya ve Rusya arasında politik anlaşmazlık, çatışma ve silahlı çarpışmaların kaynağı olmuş bir alandır. Çatışmalar sadece Kore Yarımadası için değil, Yalu Nehrinin gerisindeki zengin ve geniş topraklara sahip Mançurya için olacaktır. Mançurya: Asya’nın Doğu kısmında, demir ve kömür cevherine, su enerjisine, zirai ve orman ürünlerine sahip çok zengin bir bölgedir. Asyalı Jeopolitik düşünürleri; “ Mançurya’ya hakim olan Asya’ya, Asya’ya hakim olan da dünya’ya hakim olur” genel görüşünü paylaşırlar. Yine aynı düşünürlere göre “Mançurya’nın emniyeti Kore’nin el altında bulundurulmasına bağlıdır. Çin, Mançular zamanından beri Kore’yi kontrol altında bulundurmuştur.Fakat bu kontrol sıkı olmamış, kendini hissettirmemiştir.Japon İmparatorluğu kuruluş yıllarından itibaren Kore vasıtası ile Mançurya’ya el atmağa başlamıştı. Bu çekişmenin bir sonucu olarak Japonya ile Çin İmparatorluğu 1894 yılında Kore’de savaşa başladılar. Japonlar, P’yongyang yakınlarında Çinlileri mağlup ettiler. Nisan 1895’de imzalanan “Shimoneseki Antlaşmasıyla” Mançu İmparatorluğu, Kore üzerindeki haklarından vazgeçiyor ve Taiwan Adasını da Japonya’ya bırakıyordu. Çin’in güçsüzlüğü anlaşılınca, Ruslar Japon İmparatorluğuna aldırmadan Mançurya da kendilerine hisse koparmaya çalıştılar.Üsler ve kaleler elde edip,Kuzey Kore’yi kontrolleri altına alma amacı ile Yalu nehrine doğru sarkmaya başladılar.Gelişmelerin Rus-Japon ilişkilerini etkilemesi kaçınılmazdı. ( İlginçtir ki; Kore’yi 38nci paralel ile ikiye bölme fikri, ilk defa bu dönemde ortaya atıldı.) Japonlar 1904-1905 de, 19 aylık bir savaştan sonra Rusları kesin bir şekilde mağlup ederek, tüm bölgeye hakim duruma geldiler. Birinci Dünya Savaşı sonunda Koreliler, Japonların İtilaf Devletleri safında olmaları nedeni ile “Wilson Prensiplerinden” yararlanamadılar. Bununla birlikte milliyetçiler Kore toprakları dışında iki geçici hükümet kurdular. Bunlardan biri Dr.Syngmann Ree, diğeri Kim Kao idaresinde idi. İkinci Dünya Savaşı esnasında Kore meselesi bir problem olarak ilk defa 1943’de Kahire Konferansında ele alındı. Çan-Kay-Şek,Churchill ve Roosevelt tarafından imzalanan konferans bildirgesinin Kore ile ilgili kısmı şöyledir: “Kore halkının içinde bulunduğu tutsaklığı yakından bilen üç büyük devlet ( ABD,İngiltere ve Çin) Kore’nin vakti gelince özgürlük ve bağımsızlığa kavuşturulmasına karar vermişlerdir. O zaman Sovyet Rusya henüz Uzak Doğuda savaşa katılmamıştı ve Kore’nin zamanı gelince sadece Amerikan Kuvvetleri tarafından işgal edilmesi öngörülmüştü. Daha sonra 1945 yılındaki Yalta Konferansında, Sovyetler Birliğinin de Uzak doğudaki savaşa katılacağı anlaşılınca, komutanlar, Kore’den Japonları çıkarma görevinin Amerikan ve Rus kuvvetlerine müşterek olarak verilmesi konusunda anlaştılar. Bilindiği gibi 23 Mayıs 1945’te müttefiki Almanya’nın teslim olması üzerine savaşı tek başına sürdüren Japonya, Potsdam Konferansında kararlaştırıldığı gibi Müttefik Ülkelerden “teslim ol” çağrısı aldı. Aynı Konferansta ( 7 Temmuz- 2 Ağustos 1945) ABD, İngiltere ve Çin liderleri “Kahire Konferansında Kore hakkında verilen kararın uygulanacağını” yani Kore’nin bağımsız bir devlet olarak kurulacağını doğrulamışlardı. Japonya’nın teslim olmayı reddetmesi üzerine 6 ve 9 Ağustos günlerinde Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine tarihte ilk defa iki “atom bombası” atıldı. 8 Ağustosta Sovyetler Japonya’ya savaş ilan etti. Japonlar 10 Ağustos günü Amerikalılara teslim olacaklarını bildirdiler. 12 Ağustosta Sovyet birlikleri hiç vakit kaybetmeden Mançurya’dan sonra Kuzey Kore’ye girmeğe başladılar. Rus askerleri Kore’de süratle ilerlerken Amerikan askerleri yüzlerce mil mesafedeydi. Rus ilerleyişini bir yerlerde durdurmak gerekiyordu, bunun için 38nci Paralel dairesi bir sınır olarak ortaya atıldı.Bu teklifin benimsenmesi ile birdenbire ortaya iki Kore çıkmış oldu. (Bu olayla, 6 yıl kadar önce Almanların Polonya’yı istilası sırasında, Sovyet Rusya’nın da Doğu Polonya’yı istila etmesi arasındaki benzerliğe dikkatinizi çekmek isteriz.) 1945 Eylül ayından savaşın çıktığı 1950 Haziran ayına kadar olaylar şöyle gelişti: - ABD ve Hür Dünya ülkeleri Kore meselesini Birleşmiş Milletler kararları istikametinde, demokratik usullerle çözmeye çalışırken, Sovyet Rusya; işin başından beri kararlaştırdığı “Kore’nin komünist bir idare altında birleştirilmesi”nden başka bir çözüm tarzına yanaşmıyordu. - Kore için teşkil edilen birinci komisyonun tavsiyesi ile 14 Kasım1947’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda alınan karar gereğince, bütün Kore’de seçimlerin geçici Kore Komisyonunun gözlemi altında 31 Mart 1948’de yapılması kabul edildiği halde, yapılacak bir genel seçimde Kuzey Kore azınlıkta kalacağından, Sovyetler Birliği, Genel Kurulun bu kararına baştan sona kadar muhalif kalmıştır. - Teşkil edilen komisyon Güney Kore’de serbestçe çalıştığı halde, Sovyetler; komisyonun 38nci Paralelin kuzeyine geçmesine izin vermediler.Komisyon Güneyde 10 Mayıs 1948 günü seçim yapma kararı aldı. Seçim yapıldı ve 12 Temmuzda kabul edilen bir Anayasa ile 5 gün sonra “Kore Cumhuriyeti” ilan olundu. Cumhurbaşkanlığına eski hürriyet savaşçılarından biri olarak tanıdığımız DR. Syngman Ree seçildi. - 1945 yılından beri Kuzey Kore’de idareyi elinde tutan “Halk Konseyi” hazırladığı bir Anayasa ile Güney Kore’den 3.5 ay kadar sonra (25.8.1948’de) seçine gitti. Bütün Kore’yi temsilen 572 Milletvekili seçildi ve “Demokratik Halk Cumhuriyeti” kurulmuş oldu. Böylece 1948 yılında Kore Yarımadasında iki hükümet kurulmuştu ve her ikisi de kendisini “Kore Halkının gerçek temsilcisi” olarak kabul ve iddia ediyordu.
Savaş Öncesi Genel Durum:
Geçen yıllar içinde bir türlü birleştirilememiş olan iki Kore Cumhuriyeti arasındaki anlaşmazlık, rejimlerindeki ayrılık nedeni ile, Sovyet ve Amerikan birliklerinin çekilmelerinden sonra “ölümcül bir düşmanlık” halini almıştı. Komünist Çin ve Sovyetler Birliği tarafından desteklenen ve teşvik gören Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, bütün Kore’yi Komünist bir rejim altında birleştirme idealini silah zoruyla gerçekleştirme amacı ile büyük bir saldırı ordusu hazırladı. Buna karşılık yeni teşkil olunan Güney Kore Cumhuriyeti Ordusu, henüz kendi başına ülkesini böyle bir saldırıya karşı savunabilecek bir seviyede olmaktan çok uzaktı. ABD ile Güney Kore Cumhuriyeti arasında ilki Aralık 1948, ikincisi de Ocak 1950’de olmak üzere iki yardım ve güvenlik anlaşması imzalanmış, diğer taraftan Sovyetler Birliği ile Demokratik Halk Cumhuriyeti arasında Mart 1949’da 10 yıllık bir yardım anlaşması yapılmıştı. 1950 yılına girerken Dünya , Komünist Alemde söz sahibi olacak büyük bir gücün yükselişine şahit oluyordu. Çinde II Dünya Savaşından sonra etkinliklerini arttıran Komünistler, Milliyetçi Çan-Kay-şek kuvvetlerini, 8.Aralık 1949’da kazandıkları zaferle bütün Çin kıtasından dışarı atmayı başarmış, Asya tarihinde yeni bir devrin başlamasına sebep olmuşlardır. Sovyetler Birliği, Komünist Çin ile olan anlaşmazlığa son vermek için, Mançurya üzerindeki haklarından Çin lehine vazgeçmiş ve iki devlet arasında 14 Şubat 1950’de 30 yıllık bir “dostluk ve karşılıklı savunma antlaşması” imzalanmıştı. Komünistler, kıta çininden başka adalara göz dikmişler; Nisan 1950’de Hainan ve Mayıs 1950’de de Chushan Adalarını ele geçirmişlerdir. Zafer sarhoşluğu içinde, Çan-Kay-Şek’in elinde kalan Formosa ve diğer adalara göz dikmişler,”yayılmacı bir politikayı” benimsemişlerdi. Bu duruma göre Kuzey ve Güney Kore arasındaki çıkacak bir çatışmada Kuzeyin Sovyetler Birliği ve Komünist Çin, güneyin de ABD tarafından desteklenmesi tabii idi.
Savaşın Başlaması:
Savaş: 25 Haziran 1950 günü sabahı saat 04.00’de, Kuzeylilerin, Seul’un batısındaki Kumpo yarımadasına topçu ateşi ve çok iyi hazırlandıkları belli olan Kuzey Kore birliklerinin saat 08.00’den itibaren değişik mevkilerde sınırı geçişi ile başladı.Aynı gün saat 11.00’de de, Güney Kore’ye savaş ilan ettiler. Kuzeylilerin amacı yalnız ve hazırlıksız yakaladığı Güney Kore’nin zayıf Kuvvetlerini süratle imha ederek, Amerikalıların müdahalesinden önce yarımadayı süratle ele geçirmek ve durumu bir “oldu bitti” şeklinde neticeye ulaştırmaktı. Ayni gün saat 14.00 de toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi: “Kuzey Kore’nin taarruzu uluslar arası barışı bozmaktadır. Çarpışma derhal durdurulacak ve Kuzey Kore Kuvvetleri 38nci Paralelin kuzeyine çekileceklerdir.” Şeklinde bir karar aldı. Birleşmiş Milletlerin çağrısını hiçe sayan Kuzey Koreliler seri bir şekilde hareketlerine devam ettiler. O andan itibaren Kuzey Kore ile Birleşmiş Milletler Topluluğunun zamana karşı amansız yarışı başladı. Harekatın ilk safhasını, Kuzeylilerin süratle ilerleyişi, Güney Korelilerin devamlı çekilmesi,Birleşmiş Milletlerin (B.M.) Pusan bölgesinde bir “Köprübaşı” tesis edip savunmaya çalışması ve muhtelif ülkelerden gelecek kuvvetlerin Kore’ye gelebilmesi için gerekli zamanın kazanılması şeklinde özetleyebiliriz. Temmuz ayı sonlarında elde kalan Güney Kore kuvvetleri ve o güne kadar parça parça yardıma gelen 3 ABD Tümeninin direnç göstermesi ile “Pusan Köprübaşı Mevzii” tesis edilmiş oldu.Kuzey Kore’nin bu mevzilere Eylül ortasına kadar 1.5 ay süresince yaptığı saldırılar başarılı olamadı.Bu saldırılar sırasında Kuzey Kore’nin “Taarruz Gücü” tükenirken, Birleşmiş Milletlerin davetini kabul eden ülkelerin birlikleri arka arkaya gelmeğe başladılar. Kara,Deniz ve Hava üstünlüğünü eline geçiren B.M. Komutanlığı; 24 Temmuzdan beri Komutan bulunan Orgeneral Douglas Mc Arthur’un emri ile, 15 Eylülde, yine Seul batısındaki İnchon’a baskın şeklinde yapılan bir “Çıkarma Harekatı” ile birlikte, savaşın ikinci safhası diyebileceğimiz genel taarruzu başlattılar. Taarruz süratle gelişti,ilk anlarda Kuzey Kore Kuvvetlerinin büyük bir kısmı (6 Tümeni) kuşatılarak imha edildi.Seul dahil 38nci paralele kadar ilerlendi. B.M.de yapılan görüşmelerden sonra Gen.Mc.Arthur’a gerektiğinde 38nci Paraleli geçme yetkisi verilince B.M. Kuvvetleri 9 Ekimde 38. Paraleli geçtiler.24 Ekimde Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’ı işgal ederek Ekim sonunda genel olarak Sinanju-Hongnam Hattına vardılar. Kasım ayı içinde B.M. Kuvvetleri Kuzey Kore’ye son darbeyi indirme hazırlığı ile meşgulken, Komünist Çinde büyük faaliyetler görünüyordu. Ekim başlarında Başbakan Chou-En-Lai; Pekin radyosundan: “ Komşusu istilaya uğrarken Çin Ulusu kayıtsız kalamaz. Çin Ulusu her vakit Korelilerle beraber olmuştur. Çin Ulusu, Kore’yi kurtarmak için Kore Ulusunu destekleyecektir” şeklinde beyanat vermeğe başlamıştı. Yapılan propagandalarda “ eskiden Japonya’nın yaptığı gibi, bu kez de Amerikanın Kore yolu ile Çin’i ve Asya’yı istila etmeğe niyetli olduğu” teması işleniyordu. İlk olarak Mançurya’daki kuvvetler arttırılmıştı. Kasım başlarında bu kuvvetlerin 850.000’e çıkarıldığı tahmin edilmektedir. B.M. Kuvvetlerinin 38nci Paraleli geçişini takiben, 14-15 Ekim 1950’de 38, 39 ve 40’ıncı Komünist Çin Ordularına mensup kuvvetler, Yalu Nehrini geçerek Kuzey Kore Topraklarına girmişlerdi. Komünist Çin’in bütün bu faaliyetlerine rağmen B.M. Başkomutanlığının genel kanaati: “Kuzeyde abartıldığı kadar fazla Çin Kuvvetinin mevcut olmadığı, Çinin kendi topraklarına ve Mançurya’ya bir tecavüz olmadığı taktirde savaşa katılmayacağı, savaşa katılsa bile B.M. Kuvvetlerinin çok üstün Hava Gücü karşısında hiçbir şey yapamayacağı” şeklindeydi. Bu yanlış yorumlamanın savaşın en büyük hatalarından biri olduğu kabul edilir. Beklenen taarruz; Başkomutan Gen Mc Arthur’un direktifi ile ve bu defa Türk Tugayının da ilk defa savaşa katılmasıyla 24 Kasım günü başlamıştır. _________________
En son samanyolu tarafından C.tesi Ara. 06, 2008 5:45 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
QARİZMATİX Deneme Moderatör
Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 06/08/08
| Konu: Geri: Kore Tarihi Çarş. Ağus. 06, 2008 10:37 am | |
| teşekkürler gerçekten yaralı bilgiler emeğine sağlık.... | |
|