|
| | Şah Sultan'ın Kabri Bulundu | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Salı Mart 26, 2013 4:21 pm | |
| Yavuz Sultan Selim ve Ayşe Hafsa Sultan'ın kızı Şah Sultan'ın kabri yaklaşık 400 yıl sonra bulundu. | |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Salı Mart 26, 2013 4:24 pm | |
| Haber, geçtiğimiz günlerde Ayşe Hafsa Valide Sultan'ı anma programında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından verilmişti. | |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Salı Mart 26, 2013 4:25 pm | |
| Şah Sultan'ın kabri Fatih Belediyesi ve İstanbul İl Özel İdaresi tarafından Ayşe Hafsa Sultan'ın türbesinde yapılan restorasyon çalışması sırasında ortaya çıkarıldı. | |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Salı Mart 26, 2013 4:27 pm | |
| | |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Salı Mart 26, 2013 4:29 pm | |
| | |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Çarş. Ekim 30, 2013 11:16 am | |
| Pointe Dragut Turgut Burnu Saint-Jean Şövalyelerinin elindeki Malta, Akdeniz üzerinde Haçlı dünyasının bir kalesi olarak durmaktadır. Turgut Reis burası ele geçirilmedikçe Akdenizde rahatsız edilmeye devam edileceklerini görerek Divan-ı Hümayunu Malta fethine zorlamaktadır... Kendisi de, 1540tan 1551e kadar adaya altı sefer yapmış fakat çok muhkem olan kaleleri ve yalçın kayalıklar yüzünden adayı ele geçirememişti. Divan-ı Hümayun neticede Malta Seferine karar vermişti. Mustafa Paşa kara ordularının, Piyale Paşa ise donanmanın başına getirilmiş ve 1 Nisan 1565te İstanbuldan uğurlanmıştır. Divan her iki Paşaya kesin talimatını vermiştir: Zinhar! Turgutça Paşanın reyine muhalefet etmeyiniz!
Donanma Maltada! 19 Mayıs 1565te Malta önlerine gelen Donanmayı Hümayun derhal adayı kuşatır. Mustafa Paşa, Piyale Paşanın muhalefetine ve Turgut Reis gelinceye kadar hiçbir harekette bulunmama teklifini ileri sürmesine rağmen karaya asker çıkartır ve muharebeye başlar. 2 Haziran 1565te Malta önlerine gelen Turgut Reis, Mustafa Paşanın hareketine kızar. Çünkü kendisi yıllardır bu adayı taş taş incelemiştir. Zayıf tarafın neresi olduğunu bilmektedir. Fakat yine de harp taktiği açısından başlanılan muhasaranın kaldırılmasını uygun görmez. Çünkü böyle bir hareket düşmana moral verecektir. Turgut Reis 80 yaşında olmasına rağmen en ön saflarda hücum etmekte, getirdiği tekbirlerle, naralarla askerlere şevk vermektedir... 17 Haziran 1565 günü yine şiddetli bir muharebede en ön saflarda vuruşurken başına isabet eden bir şarapnel parçasıyla yaralanır. Ak sakalı kana bulanır ve son nefesini vererek şehadet şerbetini içer...
Eşsiz bir amiral!.. Yalnız bizim tarihimizin değil, bütün dünya tarihinin şahit olduğu eşsiz amirallerden olan Turgut Reis, Trablusgarba götürülerek oraya defnedilmiştir. Şimdi aynı yerde türbesinde yatmaktadır. Maltada Turgut Reisin şehit düştüğü yere hâlâ Pointe Dragut yani Turgut Burnu denilmektedir. Düşmanının bile unutmadığı bu kahramana, biz de buradan bir Fatiha göndeririz artık değil mi?
| |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Çarş. Ekim 30, 2013 12:46 pm | |
| Zor devrin Sadrazamı Köprülü Mehmed Paşa Mehmed Paşa, 1578de Amasyanın Vezirköprü kasabasında doğmuştur. Babası Vezirköprü eşrâfındandı. Gençliğinde İstanbula getirilerek saraya alındı. Has odalı Hüsrev Ağaya bağlanarak, büyük odalı zümresine dahil oldu. Sonra hazine-i âmirede vazife aldı. Kara Mustafa Paşanın zamanında Mirahorluk payesi aldı. Daha sonra Mirmiranlıkla Şama vali tayin edildi. 1650de Kubbe veziri oldu. Sadrazam Gürcü Mehmed Paşanın garazına uğradı ve bu yüzden rütbesi alınarak Köstendile sürüldü. İpşir Paşanın himayesi ile Trablusa vali tayin edildi. Eskişehirde karşılaştığı Boynuyaralı Mehmed Paşa ile birlikte İstanbula döndü.
Anarşi kol gezmekteydi! Bu esnada bütün memlekette anarşi kol gezmekteydi. Zorbalık ve haksızlık almış yürümüştü. Devlet düzeni bozulmuştu. Orduda disiplin kalmamış, askerler ahaliyi rahatsız etmeye başlamışlardı. Henüz çocuk olan IV. Mehmedin duruma hâkim olması mümkün değildi. Annesi Turhan Valide Sultan saltanat naibeliği yapıyordu... Mütevazı fıtratıyla tanınan, mevki ve makamda gözü bulunmayan Mehmed Paşa, devletin içerisinde olduğu durumdan ıstırap duyuyor ve yakın arkadaşlarına devletin kurtarılması için ne yapılması lazım geldiğini anlatıyordu. Turhan Valide Sultanın müşavirlerinden olan Mimar Kasım Ağa, Köprülünün fikirlerini Valide Sultana anlatmış ve Köprülüyü tavsiye etmişti. Valide Sultan da onu 15 Eylül 1656da Sadrazamlığa getirdi... Mehmed Paşa idareyi ele alır almaz derhal anarşiyi bastırma yoluna gitmiş ve zorbaları birer birer yakalatarak cezalarını verdirmişti. İstanbuldaki karışıklıklarda, Yeniçeri kıyafetine soktuğu Hristiyanlar vasıtası ile Müslüman ahaliyi zarara uğratan Rum Patriğini idam ettirdi.
Huzuru temin etti... Devlet bünyesinde asayişi muhafaza edip, huzur ve intizamı ikame ettikten sonra orduyu toplayarak sefere çıktı. Çanakkale Boğazını kapatmış olan Venediklileri Boğazdan attı. Eflak, Boğdan ve Erdel meselelerini ele aldı. Bu havalideki isyanları bastırdı. Anadoludaki Abaza Hasan Paşa isyanını da başarıyla bastırdı ve huzuru temin etti. 1661de Edirnede vefat eden Köprülü Mehmed Paşa, İstanbula getirilerek Divanyolundaki türbesine defnedildi. Kendisinden sonra oğulları, Fazıl Ahmed Paşa ve Fazıl Mustafa Paşa Sadrazam olarak devlete hizmet etmişler ve büyük muvaffakiyetler göstermişlerdir...
| |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Çarş. Ekim 30, 2013 1:13 pm | |
| Anlaşmaya uymayan Rusların feci sonu!.. Çar Petro, Osmanlılara sığınan İsveç Kralının takibini emretti. Rus birlikleri, Osmanlı sınırını geçerek, Aksu kıyısında bulunan 300 kadar İsveç askerini esir aldılar. Rus Çarı, Şarl XII'nin Osmanlı Devletine sığınması üzerine gönderdiği elçi aracılığıyla, Krala sığınma hakkı verilmemesini istediyse de, bu teklifi kabul edilmedi... 1710'da, III. Ahmed Han'ın da hazır bulunduğu bir toplantıda, daha fazla zaman kaybedilirse, Rusların saldırısına uğrama ihtimalinin olduğu belirtildi. Barış taraftarı olan III. Ahmed Han, bundan sonra savaşa karar verdi. Osmanlı ordusu, Nisan 1711'de Edirne'den hareket etti. Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa, Başkumandan tayin edildi...
Çarın planı bozulmuştu! Çar kumandasındaki büyük Rus ordusu da, Prut ırmağını geçerek Yaş şehrine geldi. (23 Haziran 1711). Osmanlı ordusu hızla ilerlediği için, Eflak'ta Ruslar tarafından daha önce hazırlanma başarılamadı. Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa, Prut Irmağının karşı kıyısına geçti. Osmanlı kuvvetleri, Falcı'yı Ruslardan önce alınca, Çarın planı bozuldu, Ordusunda erzak sıkıntısı başladı. Yapılan toplantıda, Rus ordusunun geri çekilmesi teklif edildi. Çar, ağırlıklarını toprak altına gömerek, geri dönme emrini verdi. Osmanlı süvarileri, Rusları sürerken; iki taraf arasında kanlı savaşlar oldu. Sonunda Rusların çekilme yolları tıkandı ve askerleri açlıktan ölmeğe başladı. Durumun kötüye gittiğini gören Çar Petro, Mareşal Şeremetev aracılığıyla, Baltacı Mehmed Paşa'ya barış teklif etti. Ancak, bunu bir Rus planı olarak düşünen Sadrazam, önce ateşi kesmedi. Fakat daha sonra Çarın teklifini görüştü ve barış andlaşması yapıldı...
Erzaksız kalmışlardı! Prut Antlaşması, Ruslar için çok uygundu; oysa Rus ordusu, savaş sırasında, yaprak ve kabuk yiyecek derecede erzaksız kalmıştı. Ayrıca Kırım Hanı Devlet Giray ve İsveç elçisi Poniatowski, savaşa devam edilmesini, böylece Rus ordusunun tamamen yok edilebileceğini belirtmişlerdi. Rus Çarı Petro, kuşatmadan kurtulunca antlaşma şartlarına uymadı. Ancak elçiler aracılığıyla yapılan görüşmeden sonra sonunda Ruslar, antlaşma şartlarına uydular. Böylece Prut Antlaşması, imzalanmasından ancak dokuz ay sonra yürürlüğe girdi...
| |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Çarş. Ekim 30, 2013 1:22 pm | |
| Mohaç Savaşı ve Budin'in anahtarları
Sınır beylerinden Yahyapaşaoğlu Bali Bey, Kanuni'ye Drava ve Sava Irmakları arasındaki Macar topraklarının alınmasını teklif ediyordu... Ancak, Kanuni'nin Macar Seferine karar vermesinin asıl sebebi bu değildi... Gerçek sebep, Almanya İmparatoru V. Karl ile Fransa Kralı l. François arasındaki rekabet idi... François'nın Pavia'da yenilerek V. Karl'a esir düşmesi üzerine, François'nın annesi Louise de Savoie, Chancelier Dupart'ın etkisiyle, İstanbul'a elçi göndererek Kanuni'den, oğlunun kurtarılması için yardım istedi. Kanuni, Karl'ın gücünü kırmak için bu yardım teklifini olumlu karşıladı; Türklere karşı Eflak ve Boğdan Beylikleri ile anlaşan Macarlara savaş açmağa karar verdi...
Üç yüz top yüz bin asker! 1526 kışında Rumeli kumandanlarına, Anadolu Beylerbeyi Behram Paşa'ya, Bosna Beylerbeyine ve Kırım Hanı'na, savaşa hazır olmaları bildirildi. Kanuni, 300 top ve 100.000 kişilik bir orduyla yola çıktı (23 Nisan 1526). Rumeli beylerinin kuvvetleri de bu orduya katıldı. Yolda, seferin hedefinin Budin olduğu orduya bildirildi... Macar ordusu, Türk ordusunu karşılamak üzere, Mohaç Ovasına ordugah kurdu. Başlarında, Macar Kralı ll. Lajos ve Başkumandan Nodor Bathory vardı. Mohaç Ovasının bir yanı bataklık (Karasu Bataklığı), öteki yanı tepelikti. Osmanlı ordusu, Bali Bey'in teklifi üzerine, arka arkaya üç saf halinde düzene girdi. Savaş planı gereğince, Macar saldırısı beklenecek, saldırılar Türk ordusunun merkezine yönelince, Türk kuvvetleri yanlara doğru açılarak, Macar süvarisini topların karşısında bırakacaktı...
Bataklığa saplandılar!.. Evet, savaş, Macarların saldırısıyla başlamıştı. Rumeli askeri, plan gereğince, bir süre çarpıştıktan sonra geri çekilerek Macar zırhlı süvarilerini topların karşısına getirdi. Bali Bey kumandasındaki akıncılar da düşmanın çekilme yollarını keserek, onları çember içine aldılar. Anadolu kuvvetleri üzerine saldıran Lajos'un kumandasındaki ikinci saf da aynı tuzağa düşürüldü. Bütün Macar ordusu topların önüne çekildikten sonra, 300 top birden ateşlendi!.. Macar ordusu dağıldı. ll. Lajos ve yanındakiler, kaçan askerlerle birlikte Karasu Bataklığında boğuldu. Savaş alanında altı gün dinlenen Türk ordusu, Macar Krallığının başkenti Budin üzerine yürüdü. Başta Kraliçe Maria olmak üzere soylular, devlet adamları ve Macar halk kaçtığı için, şehirde yalnızca Yahudiler kalmıştı. Yahudilerin başkanı Salamon'un başında bulunduğu bir heyet, Foeldward kasabasında, Budin Kalesinin anahtarlarını Kanuni Sultan Süleyman Han'a teslim etti...
| |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Çarş. Ekim 30, 2013 1:24 pm | |
| İlim öğrenmekten maksat nedir?.. Dinî ilimlerin yanı sıra matematik ve astronomi de tahsil etmiş olan Kâtip Çelebi, Fransızca ve Latince de öğrenmişti. En fazla tarih ve coğrafya ilimlerine merak salmıştır. Kâtip Çelebi meşgalelerinin gayesini şöyle anlatmaktadır: İnsan için en yüksek mertebe ve en büyük saadet, Allahı tanımaktır; bilhassa nereden gelip nereye gittiğimizi bilmektir.
Sözleri tesir ederdi... Kâtip Çelebiye göre ilim Allahı tanımanın bir vasıtasıdır. Ve bu ölçüler içerisindeki ilim, cemiyetin ayakta durmasına ve devamına bir vasıtadır. İnsanda kâlb ne ise, cemiyette de âlimler aynı ehemmiyete hâizdir. Devrinde münakaşa konusu olmuş meselelere parmak basan ve çok isabetli çözüme kavuşturan Kâtip Çelebi, bildiğini çekinmeden söylemiştir. Çünkü gelecek peşinde, makam peşinde değildir. Bu ihlası yüzündendir ki söyledikleri devlet idarecileri ve halk üzerinde çok tesir yapmıştır. Kâtip Çelebi, Mîzanül-Hakkda devlet idaresinin en mesuliyetli makamında oturan Padişaha şu nasihatlarda bulunmaktadır:
Padişaha nasihat!.. Hazretlerine yaraşan nasihat budur ki, farzları ve vacipleri yerine getirip İslâm akidelerini bilecek kadar ilimle din mevzuunda iktifa edip kendilerinin ilm-i hali olan hazine ve asker ve halk işlerinin inceliklerini bilmeye çalışsınlar. Büyük ecdadları gibi tarih okuyup geçen devletlerin hallerinden hisse alsınlar. Ve halkın örfünü öğrenip her asrın icabı ne ise yumuşaklık ve sertlikle yüce devletin eski kanununu yürütsünler. Öteki devlet adamları ve saltanatın ileri gelenleri de bu yolda velinimetlerine yardımda bulunsunlar ve ellerinden geldiği kadar onun iyiliğini istemeye himmet etsinler. Müslümanların birbirine zıt davranmalarına razı olmayıp aralarında olan kavgayı yumuşaklıkla önlesinler ve Allahın emirlerini yerine getirmekte, harp işinde gevşeklik göstermesinler... Padişahlara bile nasihat eden Katip Çelebinin ve böyle bir evlat yetiştiren Abdullah Efendinin ruhu şâd olsun... | |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Çarş. Ekim 30, 2013 1:35 pm | |
| Akçakoca ( .... - 1328)
Osman Gazi'nin silah arkadaşlarından olan Akçakoca'nın, babası Abdülmelik bin Abdülfettah'dır. Ailesi muhtemelen Anadolu Selçukluları döneminde uç bölgelere yerleştirilmiş bir Türkmen boyuna mensuptur. Akçakoca'nın da Aşiret beyi olduğu ve Ertuğrul Gazi'ye bağlı bulunduğu sanılmaktadır. Osman Gazi tarafından, Orhan Gazi'nin emrinde Konuralp, Abdurrahman Gazi ve Köse Mihal gibi meşhur beylerle Sakarya ve İzmit yöresine akınlar yapmakla görevlendirildi. Bu bölgedeki bazı kaleleri ele geçiren Akçakoca, Sapanca gölünün batı tarafındaki bir hisarı kendine karargah yapmış ve İzmit yöresine akınlar düzenlemiştir.
1326 yılında Kandıra ve civarını zaptetti. Ayrıca Konuralp ve Abdurrahman Gazi ile birlikte Kartal civarındaki Aydos'u, ardından da Samandıra hisarını fethetti. Samandıra bölgesi kendisine mülk olarak verildi. Birkaç yıl daha İzmit-Üsküdar arasındaki yerlere akınlarda bulunan Akçakoca, İzmit'in fethinden önce, 1328 yılında Kandıra yakınlarındaki bir tepede öldü ve buraya gömüldü. Ölümünden sonra, adamları Karamürsel'in etrafında toplandı. Uç beyliği yaptığı bölge ise önemi dolayısıyla Şehzade Murad'a (Sultan Murad Hüdavendigar) verildi. Fetihlerde bulunduğu İzmit ve çevresine, sonradan Koca-ili denildi. Ayrıca bugün Bolu iline bağlı Akçakoca ilçesi de onun adını taşır. Hacı İlyas adında bir oğlu vardır. Torunu Fazlullah da önce kadı, sonra vezir olarak Osmanlı Devleti'nde önemli görevlerde bulundu.
| |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Çarş. Ekim 30, 2013 1:57 pm | |
| Sultanı tedavi eden esrarengiz genç!..
Seyyid Muhammed, Buharada doğar. Kendini bildi bileli ilim meclislerine koşar. Okur, okutur, öğrenir, öğretir, hasılı iyi yetişir. Babasının vefatı üzerine Medinede yerleşmeye niyetlidir, ancak bir gece rüyasında Resulullah Efendimizle, Hazret-i Aliyi görür. Ona, Anadoluya gitmesi emredilir. Üç nurdan kandili takip edecek, kandillerin söndüğü yerde yerleşecektir... Seyyid Muhammed, uyandığında kandilleri karşısında bulur. Hemen o gün hazırlanır, çıkar yola. Seyahat haftalar sürer ve bir gün kandiller söner.
Bursa hep yeşildir... Bursa, Uludağ eteklerinde yemyeşil bir beldedir... Yöre halkı onu keşfetmekte gecikmez. Etrafında halka olur sohbetine katılırlar. Hatta Sultan derler ona. Emir Sultan! O günlerde Yıldırım Bayezid Macarlarla savaşmaktadır. İki taraf da güçlü, haliyle kayıplar büyüktür. Yaralılar öylesine çoktur ki çadırlardan taşar. Üstelik cerrah sıkıntıları vardır. Ancak, revirde o güne kadar tanımadıkları bir genç peydahlanır. Görünüşe bakılırsa son derece mahir bir hekimdir. Hatta günün birinde sultanın kolundaki yarayı sarar. Kesik derindir, ama tutkalla yapıştırılmışçasına iyileşir. İzi bile kalmaz. Yıldırım Bâyezid sargıyı çözerken hayretten neredeyse dilini yutacaktır!.. Zira bu, hanımının nişanlıyken kendisine verdiği mendilin yarısıdır. Sırrı bilmek ister. Ama esrarengiz genç yoktur ortalıkta.
Müstahkem bir kale!.. Niğbolu, müstahkem bir kaledir. Osmanlı ordusu büyük kayıplar vermesine rağmen tek taş sökemez. Görünen o ki, bu gidişle kaleye girmeleri ham hâyâldir. Ama o Yıldırımdır, kolay pes etmez. Büyük bir âzimle yürür surların üstüne. Tam ümidini yitirmek üzeredir ki, kale kapısı açılır. Osmanlı ordusunu âdeta içeri buyur eden genç kolundaki yarayı saran hekimin ta kendisidir. Yani, ileride damadı olacak yiğit Emir Sultandır o... | |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Çarş. Ekim 30, 2013 2:01 pm | |
| İSMAİL HAKKI BURSEVÎ
Anadoluda yetişen büyük velîlerden, müfessir ve metinler şerhi üstadı. İsmi, İsmâil Hakkı olup 1650 (H. 1062) târihinde Aydos kasabasında doğdu. Babası, sâlih bir zât olan Mustafa Efendidir. 1725 (H. 1137) târihinde Bursada vefât etti. Kabri, İsmâil Hakkı Tekkesi diye anılan, yaptırdığı Câmi-i Muhammedinin mihrâbı arkasındadır, Sultan İkinci Abdülhamîd Hânın yakınlarından Hacı Ali Paşa hem kabrini hem de câmi-i şerifini tamir ettirmiştir. Kabrin üstü açık olup, etrafında ve üstünde demir şebeke vardır.
İsmâil Hakkı Efendi, küçük yaşta, babası tarafından Celvetiyye yolu büyüklerinden Seyyid Osman Fadlî Efendiye götürüldü. Onun; Sen doğumundan itibaren bizim hâlis talebemizsin duâ ve iltifatına kavuştu. On yaşında Osman Fadlî Efendinin Edirnede bulunan yetişmiş talebesi Abdülbâki Efendinin terbiyesi altına girip, yedi sene kendisinden din ve fen bilgilerini okudu. Okuduğu eserleri kendi yazısı ile yazardı. Abdülbâki Efendinin emri ile İstanbula geldi ve Osman Fadlî Efendinin mânevi terbiyesine girdi. Kısa zamanda manevî kemâle (olgunluğa) yükseldi, insanları irşâd (doğru yolu göstermek) için Bursaya gönderildi. İsmâil Hakkı Efendi bu hususta; Hocamın duâsından sonra ilâhî feyz ve marifetlere kavuştum demiştir. Bir müddet Bursada kaldıktan sonra Üsküpe gönderildi. Hocasının kendisine gönderdiği mektubtaki nasihatlerle amel edip, büyük hizmetlerde bulundu.
On sene Üsküpde kalan İsmâil Efendi, hocasının manevî işaretiyle 1685 târihinde Bursaya gitti. Hocasının Magosaya gittiğini duyunca, o da gitti. Osman Efendi ona; Seni buraya getiren bana olan bağlılığın, sana olan sevgimdir. Çünkü senden başka kalbimde uygun bir kimseyi görmedim diyerek, İsmâil Hakkı Efendiye bir tefsîr kitabı uzatıp; Bunu al! Otuz altı yıllık mahsûlümdür. Allahü teâlâ sana daha güzelini nasîb etsin buyurmuştur.
İsmâil Hakkı Efendi hocasının vefâtından sonra, Konya, Seydişehir, Söğüt, İznik ve İstanbul güzergâhı ile Bursaya geldi. Bu yolculuk sırasında Mevlânâ, Sadreddîn-i Konevî ve Eşrefzâde Abdullah Rûmi (r. aleyhim) gibi büyüklerin kabirlerini ziyaret etti.
İsmâil Hakkı Efendi, sultan İkinci Mustafa Hânın daveti üzerine 1695 târihinde Edirneye gitti. Nemçe seferinde cihâdın sevabını ve büyüklüğünü anlatarak askeri coşturdu. Ertesi sene yine Edirneden ayrılarak Belgrada gitti. İsmâil Hakkı Efendi, sadrâzam Elmas Mehmed Paşanın hazır bulunduğu gazâların hepsine katıldı ve bir kaç yerinden yara aldı. Ordunun zaferle geri dönüşünden sonra yaralı haliyle Bursaya geldi, talebe yetiştirmeye ve eser yazmaya devam etti. Bir ara Şama gitti ise de tekrar döndü.
İsmâil Hakkı Efendi, Bursada dergâh, mescid, semâhâne, çilehâne ve misafir odalarından meydana gelen bir dergâh yaptırarak ismini Câmi-i Muhammedî koydu. Câminin kitabesini bizzat kendisi yazdı.
İsmâil Hakkı Bursevînin 106 eseri vardır. Bunlardan bâzıları şunlardır: 1- Tefsîr-i Rûh-ul-Beyân; İstanbul ve Mısırda basılmıştır. 2- Şerh-i Muhammediyye (iki cild), 3- Şerh-i Mesnevî, 4- Şerh-i Pend-i Attâr, 5- Şerh-i Bostan, 6- Şerh-i Hadîsi Erbain, 7- Dîvân ve başkaları.
İsmâil Hakkı Bursevî (r. aleyh) buyurdu ki:
İnsana gelen belâ ve sıkıntılar kalbi aydınlatır. Belâ ve musibet zamanında ilâhî tecellî meydana geldiği için kalb genişler.
Evliyayı inkâr etmeyip, muhabbet beslemek lâzımdır. Çünkü hadîs-i şerîfde; Kişi sevdiği ile beraberdir buyruldu. Kıyamet günü bu büyükler şefaat edeceklerinden, onları sevmemek uygun değildir. Onlara düşman olmak insanın helakine sebeb olur.
Kelime-i tevhîd; söyleyenin korkusunu ve hayalindeki düşünceleri giderir.
Muhammed aleyhisselâmın yoluna girene farz olan; Allahü teâlâdan başka şeyleri kalbinden çıkarmaktır.
Salih arkadaşlarından ayrılma, yoksa yolda kalırsın veya dalâlete saparsın. Topluluktan ayrılan helak olur.
Bursalı Hakkı hazretlerinin yazmış olduğu ilâhilerden biri şudur:
SEHERDE
Seherlerde eser bâdı tecellî, Uyan ey gözlerim vakt-i seherde. Açılır gonce-i ihsânı küllî, Uyan ey gözlerim vakt-i seherde.
Tecellî bağına girmek dilersen, Hakikat güllerin dermek dilersen, Cemâl-i Hazreti görmek dilersen, Uyan ey gözlerim vakt-i seherde,
Hicâb-ı gafleti kaldır aradan, Görürsün vech-i bâki her yanadan, Uyursun sen, uyumaz ol yaradan, Uyan ey gözlerim vakt-i seherde.
Yuyanlar çeşm-i nerkisten bu hâbı, Seher vakti görürler mâhitâbı, Gözün aç hakkından işit hitabı, Uyan ey gözlerim vakt-i seherde.
GÜZEL AHLÂK
Osman Fadlî Efendi, İsmâil Hakkı Bursevîye yazdığı mektubda şöyle buyurdu: Oğlum İsmâil Efendi! Aklen ve dînen güzel ve beğenilmiş olan şeyleri halka söyle. Kötü ve beğenilmeyen şeyleri yapmaktan onları men et. Kalem sûresinin kırk sekizinci âyet-i kerîmesindeki hitaba hâzır ol. Sabırlı ol. Şükr edici ol. Geceleri ibâdet et. Gündüzleri oruç tut. Muttakî ol (Allahü teâlâdan kork). Kötü zanna sebeb olacak, töhmet altında bırakacak yerlerden sakın. Böyle yerlere gitme. Herkesi ilme çağır. Onları itikadı ve amelî yönden terbiye et. Herkes hakkında iyi konuş. Ne şekilde olursa olsun, kendi varlığını ortaya koyma.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mucem-ül-müellifîn; cild-2, sh. 266
2) Esmâ-ül-müellifîn; cild-1, sh. 219
3) Kitâb-ı Silsile-i İsmâil Hakkı; sh. 105
4) Sefinetül-evliyâ; cild-3, sh. 37
5) Kâmûs-ül-alâm; cild-2, sh. 250
6) Osmanlı Müellifleri; cild-1, sh. 28
7) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; sh. 1026
8) Rehber Ansiklopedisi; cild-8. sh. 226
9) İslâm Alimleri Ansiklopedisi; cild-17, sh. 13
10) Büyük Türk Klasikleri; cild-7; sh. 306 | |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Çarş. Ekim 30, 2013 2:04 pm | |
| Hocasının gözünde o Haylaz Şehzadedir!
Molla Gürani hazretleri Mısırdadır... Fatih Sultan Mehmed Han, hocasının Mısıra gittiğini duyunca yıkılır. İşte tam o günlerde de koca devlet kalmaz mı eline. Şimdi kolu bacağı kesilmiş gibidir. Ona öyle çok, ama öyle çok ihtiyacı vardır ki. Bu güçlü ses yanında olmadan ideâllerine kim inanır? Hem ne kadarını gerçekleştirebilir ki? Hemen alır eline diviti, Mısır Sultanı Kayıtbaya bir mektup yazar. Ağlamaklı bir üslupla hocasını ister.
Gitmeyin hocam! Kayıtbay Molla Gürani Hazretlerine hem haberi iletir, hem de Gitmeyin hocam! der, size ne vâad ediyorsa, fazlasını vereyim! Molla Gürani acı acı güler, zor duyulan bir sesle Sizin veremeyeceğinizi vâad ediyor der, Evlatlık! Ardından Müsaade edin gideyim. Benim yüzümden aranıza husumet girmesin der ve gider... Fatih, Molla Gürani Hazretlerini görünce çocuklar gibi sevinir. Hocasına eserlerini rahatlıkla yazabileceği mekânlar sağlar, ardından Şeyh-ül islamlık makamına getirir...
Aradan yıllar geçer... Aradan yıllar geçer. Fatih her sultana nasip olmayan zaferler kazanır. Çağlar açar çağlar kapar. Şimdi ayakları yere sağlam basan bir imparatorluğu vardır. Etrafında usta askerler, bilge vezirler ve güçlü sanatkarlar dolanır. Dahası bütün dizginler elindedir artık. Ama en şaşaalı günlerinde bile Molla Gürani hazretleriyle karşılaşınca dizlerinin bağı çözülür. Adımlarını şaşırır. Zira mübarek ona cihan padişahı gibi değil Manisada ders okuyan haylaz şehzade gibi davranır. Yanlışlarını evirip çevirmeden söyler yüzüne. Fatih ise hep memnun kalmıştır hocasının kendisine böyle davranışından. Değilse doğrular nasıl bulunur. | |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Çarş. Ekim 30, 2013 2:07 pm | |
| Kurtulmak istiyorsan Sultanımızı üzme!.
Yıldırım Bayezid, Niğbolu Zaferinde kazanılan gânimetlerle muhteşem bir mescid yaptırmak ister. Mimarlar bugünkü Ulucaminin bulunduğu mevkide karar kılarlar. Söz konusu arsa üzerinde evi, bahçesi olanlara başka yerden muadil yer verilir. Hatta ceplerine birkaç kese altın sıkıştırılır gönülleri hoş edilir. Ancak yaşlı bir kadıncağız bir Evim de evim feryadı tutturur ki sormayın! Değerinin fevkinde ücretlere omuz silker, bütün tekliflere olmaz der. Önce vezirler, sonra bizzat Sultan, kadının ayağına gider, iknaya çalışırlar. Ama o direnir.
Hesapta olmayan pürüz! Sultan Bayezid, caminin yerini beğenmiştir. Hiç hesapta olmayan pürüz canını sıkar. Hatta divanı toplar, çözüm yolu arar. Kadılar mal onun değil mi derler, satarsa satar, satmazsa satmaz! Meclis çaresizlik içinde dağılırken Bayezidin aklına damadı gelir. Emir Sultanı bulur meseleyi anlatır. Mübarek sadece tebessüm eder. Acele etme! der, Bir gecede neler değişmez? İhtiyar kadın o gece rüyasında mahşer meydanını görür. Annenin çocuğundan kaçtığı bir dehşet anıdır! Kalabalıkta korkunç bir azab endişesi vardır. O arada bir dalgalanma olur. İnsanlar âlemlere rahmet olarak yaratılan Resulullah Efendimizin yanına koşarlar. Şefaate kavuşan kavuşana. Kadıncağız da niyetlenir, ama bırakın yürümeye, kıpırdamaya mecâli yoktur. Ayakları vücudunu taşıyamaz, ıstırapla yerleri tırmalar. Elinden kaçan büyük fırsat ciğerini dağlar. Feryad figan ağlamaya başlar...
Herkes gitti ben kaldım! İşte tam o sırada Emir Sultanı görür, Herkes cennete gitti der, Ben bir başıma kaldım burada! Mübarek o gönül ferahlatan tatlı sesiyle sorar, Kurtulmak istiyor musun? Kadın nefes nefese cevap verir: -Hiç istemez miyim? -Öyleyse Sultanımızı üzme! Ertesi gün kadın ayağı ile gelir, evini verir. Üstelik önüne konulan ücreti bağışlar camiye... | |
| | | samanyolu Admin
Mesaj Sayısı : 29261 Yaş : 57 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : yazar Lakap : yazar Kayıt tarihi : 12/04/08
| Konu: Geri: Şah Sultan'ın Kabri Bulundu Çarş. Ekim 30, 2013 2:46 pm | |
| Askerime helal lokma gerekir!
Sultan II. Murad Han zamanında, henüz Osmanlılarda hazine teşkil edilip saraya tahsisat ayrılmamıştı. Hâl böyle olunca, padişahlar da çok zaman parasız kalabiliyordu. Fazlullah Paşa, II. Murad Hanın Çandarlı Halil Paşadan borç para istediğini görüp dedi ki: - Sultanım, Padişahın vezirlerden ve şundan bundan para istemesi yerinde olmaz. Müsaade buyurursanız bir hazine teşkil edilsin ve oradan saraya tahsisat ayrılsın. Fazlullah Paşayı dinleyen Sultan Murad hazretleri sordu: - Bu parayı nereden temin edeceksin?
Paşa dedi ki: - Sultanım çok zengin var, bir fermanla bazılarından mal toplamak mümkündür.
Sultan Murad Han, celalli bir şekilde dedi ki: - Paşam, bu nasıl sözdür! Böyle bir şeyi nasıl teklif edersin. Bizim idaremizde üç helal lokma vardır. Biri madenler, biri cizye, biri de savaş ganimetleridir. Bizim askerimiz gazi askerlerdir. Bunlara helal lokma gerekir. Bir padişah ki askere haram lokma yedirir, o asker artık harami olur. Haraminin sebatı olmaz. Küçük bir mukavemetle karşılaşsa hemen firar eder, kaçar. Sonrası ise malumdur!.. | |
| | | | Şah Sultan'ın Kabri Bulundu | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|