Türk Göçleri
Dünya üzerinde atı ilk kez ehlileştiren ve onu binek hayvanı olarak kullanan Türkler, atın sağladığı hız ile yüksek devlet ve toplum görüşlerini geniş coğrafyalar üzerinde hâkim ve şamil kılmışlardır. Konar göçer, atlı yaşantının temelinde büyük oranda hayvancılık ve kendine yeterli bir ziraat kültürü yer alır. Dolayısıyla, Türk göçleri dolayısıyla bu yaşantıya uygun olan sahalara doğru olmuştur. Hem Türk tarihi hem de Dünya tarihi üzerinde çok büyük tesirleri olan bu göçlerin birçok sebepleri vardır. Bu sebepleri şöyle sıralayabiliriz:
Türk Göçlerinin Maddi Sebepleri
Eski dünyanın üç büyük kıt‘asında görülen geniş Türk yayılmalarının pek ciddi sebeplere dayanması gerekir. Tarihte göçler konusunun araştırıcıları, en ilkeli dahil hiçbir kavmin kendiliğinden veya keyif için yer değiştirmediğini, oturulan topraktan ebediyen ayrılmanın bir insan için çok müşkül olduğunu ve göçlerin ancak bir takım mecburiyetler yüzünden meydana geldiğini göstermişlerdir.
Tarihî kayıtlarda Türk göçlerinin de iktisadî sıkıntı yani Türk anayurt topraklarının geçim bakımından yetersiz kalması sebebi ile olduğu belirtilmiştir. Büyük ölçüde kuraklık (mesela Hun göçü), nüfus kalabalıklığı ve mer‘a darlığı (Oğuz göçü), Türkler’i göçe mecbur etmiştir. Toprağın artan nüfusu besleyemez hale gelmesi yüzünden dar ziraat alanları dışında, ancak hayvan yetiştirebilen Türkler’in tabii bir hayat sürebilmek için çeşitli gıda maddeleri, giyim eşyası vb. gibi, başka iktisadî vasıtalara da ihtiyaçları var idi ki, bunlar, iklimi elverişli, tabiat servetleri zengin ve o çağlarda pek az nüfuslu komşu ülkelerde mevcut idi.
Türk tarihine dair kayıtlarda göçlerin ve akınların başlıca sebebi olarak zikredilen bu hususlar, yalnız Türkler’in başka memleketlere yönelmelerini değil, bazen iktisadî ve ticarî yönden nisbeten daha fazla imkanlara sahip diğer Türk topraklarına saldırmalarıyla da neticelenmiştir. Böylece tarihî devirlerde Türkler’den bir kütle başka bir Türk zümresini yerinden çıkararak göçe mecbur etmiştir (mesela IX-XI, asır göçleri).
Gerek maddî ve tabiî şartlara, gerekse yabancı ağır dış baskıya maruz kalan (meselâ XI. Asır Moğol K’i-tan hücumu) Türkler, bağımlı olmayı kabul edip istiklâlden mahrum kalmaktansa memleketi terk etmeyi tercih ediyorlardı. Yerleşik kavimler için geçerli olmayan bu durum, bozkırlı Türk için mümkündü
Türk Göçlerinin Manevi Sebepleri
Bununla beraber Türkler’in birbiri arkasına çeşitli yönlerde yayılmalarını sağlayan başka unsurlar da mevcuttur ki, bunlardan biri Türk maneviyatının sağlamlığıdır. Zaruret neticesi de olsa, bilinmeyen ufuklara doğru akmak, her an karşılaşılması muhtemel tehlikeleri göğüslemeğe hazır bulunmak ve aralıksız bir ölüm-kalım savaşı ortamında yaşamak, her millet için doğal sayılacak bir durum değildir.
Türkler’de açık şekilde görülen ve onların tarih boyunca hareketli bir topluluk halinde sürekliliğini mümkün kılan bu ruhî davranış başarılar arttıkça daha da kuvvetlenmiş, her askerî başarı da yeni bir siyasî hedefe yol açmış ve ülkeler zapt edildikçe yeni fetih arzuları kamçılanmıştır. Bu durum Türkler’de, zamanla, dünyayı huzur ve sükûna kavuşturmayı gaye edinen bir fetih felsefesi ve her yerde adil, insanları eşit sayan Türk töresini yürürlüğü koymak üzere bir “cihan hakimiyeti ülküsünün” doğmasına zemin hazırlamıştır.